Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Arkeolojik Kazılar

Acemhöyük
Acemhöyük, Anadolu'nun 4 bin yıl önce en gözde maden üretim merkeziydi. Akad ve Hitit yazıtlarında adı geçen ünlü Asur kenti Puruşhattum… bugünkü ismiyle Acemhöyük. Anadolu'nun en büyük höyüklerinden olan Acemhöyük, 700x600x20 m3 hacimdeki höyük ve onu çevreleyen Aşağı Şehir'den oluşuyor. Yeşilova Beldesindeki Acemhöyük, Aksaray'ın kazı çalışması yapılan ilk ören yeridir. 1962 yılında Prof. Dr. Nimet Özgüç başkanlığında başlayan kazı çalışmaları 1989 yılından itibaren Prof. Dr. Aliye Öztan tarafından sürdürülmektedir. Kazılar 46 yıldır devam etmektedir. Prof. Dr. Nimet Özgüç yaptığı kazılarda, höyükte Eski Tunç ve Asur Ticaret Kolonileri Çağlarına ait en az 12 katın varlığını, Aşağı Şehrin ise sadece Asur Ticaret Kolonileri Çağında iskân edildiğini saptadı. Kent, Eski Tunç II (MÖ 2500) döneminden itibaren giderek gelişirken en parlak dönemini Asur Ticaret Kolonileri Çağında yaşamıştır. Bugün için nedeni bilinmeyen şiddetli bir yangın MÖ 18. yüzyılda kentin tamamını sarmış ve bu parlak döneme son vermiştir. Kent, bu felaketten kurtulanlar tarafından iki kez daha inşa edilirken MÖ 17 yüzyılda tamamen terk edilmiştir. Uzun bir aradan sonra, höyüğün batı ve güney yükseltilerinde yoğunlaşan son yerleşmeler, MÖ 6. yüzyıldan başlayarak Roma devri başlarına kadar sürdü. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi sonrasında, İran'dan bölgeye getirilen gruplardan üç oba höyüğün eteklerine yerleşirken Acemhöyük adı bu son yerleşenlerden ismini almıştır. Kazılarda Asur ticaret kolonilerine ilişkin önemli yapılar saptandı. Anadolu'nun en büyük höyüklerinden Acemhöyük'te Sarıkaya Sarayı, Hatipler Sarayı, evler, damga ve silindir mühürler, çeşitli bezeme ve biçimlerde çanak çömlek, kumaş izleri ve boncuklar, altın süs eşyası, fildişi yapıtlar ve oyun tahtası gibi buluntular ortaya çıkarıldı. Asur Ticaret Kolonileri Çağında yerli krallar tarafından yönetilen ve ticaretin de başkenti olan Kaniş-Neša'da ele geçen çivi yazılı belgelerde sözü edilen çok sayıdaki kentten sadece üçü ''Büyük Kral'' tarafından yönetilir. Acemhöyük'ün de bunlardan biri olduğu şüphesizdir. Büyük Kral, höyüğün güney kısmında yer alan Sarıkaya Sarayında oturuyordu. 3600 m2 lik bir alana oturan, iki katlı, günümüze kalmış alt katında 50 odası bulunan bu saray çağının Anadolu'daki en iyi korunmuş ve en zengin buluntulara sahip yapısıdır. Sarıkaya Sarayına çok benzeyen ikinci anıtsal yapı ise Hatipler Sarayıdır. Acemhöyük'ün Asur Ticaret Kolonileri çağındaki ilişkileri ve zenginliği şüphesiz saraylarındaki buluntularla anlaşılmaktadır. Büyük kısmı Sarıkaya Sarayının üç odasında depolanmış bullalar (mühürlü kil topaklar) Acemhöyük'ün politik ve ticari ilişkilerinin olduğu bölge ve kişileri tanıtır. Baskıların çoğu Anadolu/Yerli stildeki damga mühürlere, diğerleri Eski Asur, Eski Babil ve Eski Suriye stillerine aittir. Mezopotamya'da kurulan ilk merkezi devlet olan Akad Devleti ile Acemhöyük arasında bir bağ vardır. Akadlar zamanına ait bir yazılı belgede, Akad kralının, ticaret yapan bazı tüccarların Puruşhattum kentinden bahsetmesi üzerine bu kente sefer yaptığı yazılıdır. Filologlar, bu kentin Acemhöyük olduğu konusunda hemfikirlerdir. Acemhöyük'ün önemli maden yatakları ve ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle Anadolu'nun önemli bir maden üretim merkezi haline gelmiştir. 4 bin yıl öncesinde Anadolu'nun en gözde maden üretim merkezidir Acemhöyük. Sarıkaya Sarayı ve onunla çağdaş konutlarda ele geçmiş gümüş ve bakır külçeler gerektiğinde para yerine kullanılmak ve bazı alaşımlarla madeni eserlerin üretilmesi için depolanmıştı. Altın, gümüş, tunç, bakır, kurşun gibi çeşitli metallerden yapılmış süs eşyaları, silahlar, tanrı/tanrıça figürinleri kentte ele geçen madeni eserlerin çeşitliliğini gösterir. Aksaray'da bu kazı alanları dışında çok sayıda höyük ve yerleşim alanı bulunmaktadır.


Nasıl Gidilir: Aksaray'a 20 km uzaklıkta Yeşilova beldesinde yer almaktadır. Günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçları ile gidilebilmektedir.




Aşıklı Höyük
Aşıklı Höyük; 
avcı, toplayıcı ve göçerlerin yerleşik hayata geçtiği, Orta Anadolu’da bilinen ilk köydür. Aşıklı halkı, esas olarak avcı ve toplayıcı bir topluluk olmanın yanı sıra ilk tarım topluluklarından biridir.

Mimarlık tarihi açısından Anadolu’nun geleneksel bitişik düzendeki dörtgen planlı kerpiç mimarisinin en eski örneği Aşıklı Höyük’te görebiliriz. Tıp tarihi açısından bir ilk ise genç bir kadına uygulanan dünyadaki ilk beyin ameliyatıdır. Ameliyat izlerinin bulunduğu kafatası ve Aşıklı Höyük’ten çıkarılan diğer buluntular, Aksaray Müzesinde sergilenmektedir. Araştırmalar, Aşıklı halkının yerleşik hayata geçtikten sonra tarımla uğraşmaya başladığını göstermektedir. Daha önce yabani halde toplanan tahıllar ve bitkiler Aşıklı sakinleri tarafından ilk kez tarıma alınmıştır. Arpa, buğday, mercimekgillerin hem yabani hem tarıma alınmış türleri karbonlaşmış tabakalar halinde kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda bulunan hayvan kalıntıları; yoğun ve bilinçli avcılık yapan yerleşiklerin en sık avladıkları hayvanların koyun, keçi, yaban sığırı, domuz, kızıl geyik, alageyik ve karaca olduğunu göstermektedir. Bölgenin jeolojik oluşumundan kaynaklanan ve volkanik cam adıyla bilinen obsidyen, Aşıklı halkının avcılık, kasaplık, post ve deri işçiliği gibi her türlü günlük faaliyetlerini yürütmelerini sağlayan aletlerin ve silahların ham maddesi olmuştur.

On bin yıllık geçmişe sahip Aşıklı Höyük; Aksaray’ın Gülağaç ilçesi Kızılkaya köyündedir ve 2009 yılında ziyarete açılmıştır.

Nasıl gidilir: Şehir merkezinden Kızılkaya Köyüne günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçları ile gidilebilmektedir. Köy merkezi ile Aşıklı arasında  5 dakikalık yürüyüş mesafesi vardır.



 

Güvercinkayası
Anadolu'daki kale kent modelinin öncüsü olan Güvercinkayası, Çatalsu Köyü yakınlarında, Melendiz su kıyısında 7 bin yıllık geçmişiyle Anadolu tarihine ışık tutuyor. Günümüzde Mamasın Baraj Gölü içinde yüksek bir kaya kütlesinin üzerine konuşlanmış yerleşme MÖ 5200 - 4750 yıllarına tarihlenmektedir. Yerleşme, çevredeki eski göç yollarına da hakim konumdadır. Güvercinkayası’nda arkeolojik kazı çalışmaları 1996 yılında başlarken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevil Gülçur başkanlığında uluslararası bir ekiple sürdürülmektedir. Orta Kalkolitik Dönem’den bugünlere ulaşan Güvercinkayası, İç Anadolu'da ''kale kent'' olarak tanımlayabileceğimiz yerleşme türünün bilinen ilk ve en eski öncü örneğidir. Ancak düzenli bir köy olarak tanımlanabilecek bu yerleşmenin buluntuları, çok daha sonraları kurulacak Anadolu modeli kentlerin nasıl evrimleştiği konusunda çok önemli bilgiler sağlamaktadır. Kazılar sırasında ele geçen damga mühürler ve bazı çanak çömlekde yerleşmenin uzak bölgelerle, özellikle Doğu Anadolu-Kuzey Mezopotamya ile olan ilişkilerine işaret etmektedir. Köy, kayalığın zirve düzlüğünü kuzeyden kapatan, sur duvarlarıyla iç kale ve aşağı yerleşme olarak ikiye ayrılmıştır. Ağır bir yangınla sonlanan iç kale konutları, aşağı yerleşme konutlarına göre daha büyük ve buluntular açısından da daha zengindir. Önceden planlanarak yaşama geçirilen mimarisi, günümüz sıra evlerini anımsatmaktadır. Yerleşme düzeni, kayalığın doğal yapısıyla uyumlu, sokaklarla birbirinden ayrılan, konut adaları içinde düzenlenmiş, dar uzun, 20-30 metrekarelik tek odalı evleri yansıtmaktadır. Duvarlarını ortaklaşa kullanan bu evlerin arka bölümünde, bir ailenin ihtiyacı olan zahirenin saklandığı kiler bölmesi yer almaktadır. Çifte kulesi ile kayalığın zirve düzlüğünü teras ve yamaç konutlarından ayıran sur duvarı, sınıfsal ayrışmanın başladığının somut örneğidir. Zirve düzlüğünü güneyden ve batıdan çeviren sarp kayalık da doğal bir koruma hattı niteliğindedir. Güvercinkayalıların ekonomileri, tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Başlıca tarım ürünleri buğday ve arpa; evcil hayvanlarıysa koyun, keçi ve sığırdır. Çanak çömlek üstüne kabartma olarak işlenmiş stilize hayvan başları, karşıdan bakıldığında bir boğanın başını anımsatan çift gözlü öğütme sekileri hayvanların köy yaşamındaki hem ekonomik hem de kült yaşamı açısından önemini vurgulamaktadır. Kazılardan elde edilen hayvan kemikleri ala geyik, ulu geyik, karaca, yaban sığırı, yaban koyunu, yaban keçisi, atgiller ve hatta arslan gibi yırtıcıların da çevrede yaşadığını belgelemektedir. Bizleri geçmişimize ait pek çok konuda aydınlatan Güvercinkayası, günümüzde de Mamasın Barajı Gölü ve çevresinde barındırdığı canlı yaşamı ile bütünleşmektedir. 


Nasıl Gidilir: Aksaray Çatalsu Köyü yakınlarında Mamasın Barajı kıyısında bulunmaktadır. Günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçları ile gidilebilmektedir.